GAP ne büyük olaymış. Şehirleri ayrı kıymetli. Mardin, Diyarbakır, Batman, Adıyaman, Şanlıurfa, Gaziantep, Kahramanmaraş, Hatay
Sınavların erken bittiği için arkadaşlarınla biraz dışarıda buluşma fırsatın olmuştu. Bu durumun keyfini yenice çıkarmaya başlamıştın ki
senin deyiminle tatil olmasını bile beklemeden tatile çıktık.
10 Haziran 2022 de istanbul'dan Mardin'e uçtuk.
O kadar çok yer gördük ki tek tek hatırlayamamaktan çekindiğim için
programı kopyalayıp sonrasında ilgimizi çeken yerleri, durumları anlatacağım.
1. gün
Türk Havayolları İstanbul /Mardin uçağı ile Mardin’e hareket ediyoruz. (Uçak saatlerinde oluşabilecek Rötardan dolayı programda değişiklik yapılabilir.) Mardin’e’ varışta bizleri bekleyen tur aracımız ve rehberimiz ile buluştuktan sonra bölge halkının ‘’medeniyetin başkenti Anadolu’nun taş kenti’’ olarak adlandırdığı Mardin’e ulaşıyoruz.
Otantik yapısıyla bizi karşılayan şehirde uzunca bir dönem dünyadaki tüm Süryanilerin merkezi sayılan Deyr-ül Zafaran Manastırı gezimizle güne başlıyoruz.
Burada Kilise, Tıp Okulu, Güneş Tapınağı, Vaftizhane, Mezar bölümlerini görerek Kasımiye Medresesine hareket ediyoruz. Kasımiye Medresesi ziyaretimiz esnasında göreceğiniz
Yukarı Mezopotamya Ovasının görüntüsü sizleri büyüleyecek. Devamında şehir merkezine ulaşarak rehberimiz eşliğinde Eski Mardin Sokakları, Kırklar Kilisesi, Abbaralar, Eski PTT Binası, Ulu Camii, Şehidi ye Camii gibi taş işçiliği ve daha birçok ustalık eserini görebileceğimiz yürüyüşümüzü gerçekleştirirken kendinizi başka bir dünyada bulacaksınız. Mardin’in geleneksel kültürlerinin yaşatıldığı Dengbej, Kurşun dökme, Reyhani gibi kültürel mirasları bölgenin en eski ustaları grubun önünde tanıtarak, icra ettiği Mardin Yaşayan Müze’yi ziyaret ediyoruz.(EKSTRA) Mardin’in meşhur Badem Şekerinin de tadına baktıktan sonra konaklama ve akşam yemeği otelimizde.
Deyr-ül Zafaran Manastırı gezimizle güne başladık.
Güneş tapınağı sen ve abine oyunlardan çok tanıdık geldi. Tavanın kilitli taşlarını bir çırpıda çözdünüz.
Karanfil, tarçın, safran, bamya çiçeği içeren siyah çayın tadımını yaptık, çok beğendik, yarım kilo kadar aldık. Şarap tadımı yapmak için çok erkendi ilgimizi çekmedi.
Sonrasında baharatları Gaziantep'den almaya karar verdik.
Bu medresede Kasım beyin duvarlara sıçramış mübarek kanından daha çok, ilk kez karşılaştığımız KUFİ hat yazısı dikkatimizi çekti. Arapçayı yeni öğrenen benim okumam beklendi ama ben hiç okuyamadım.
Birde havuzun çıkış ve akışı için anlatılan hikaye çok felsefi geldi kulağımıza.
Doğumu simgeleyen su kaynağı, ardından hayata başlama, biriktirme yeri, uzun-ince bir gençliğin ardından ihtiyarlık ile yorgunluğu belirten havuzdan sonra ölümü simgeleyen durgun mekân ve mahşeri simgeleyen büyük biriktirme havuzu…
Süryani kurabiyesi, nazar boncuğu ve güzel çayların olduğu çarşıdan tırmanmaya başladık. Abbaralardan geçerek üst mahallelere çıktıkça köşelerde küçük çocuklar Mardin türküleri söyleyerek bizi karşıladılar.
Bienalin gerçekleştiği Develi hanı bulmak için tırmandıkça tırmandık.
Sonunda binanın balkonundan Mezopotamya ovasını seyretmek bile çok güzel ve çok sarı geldi.
https://www.youtube.com/watch?v=t8zs_n-3A78
Cüneyt Özdemir bizden bir hafta önce gitmişti. Adım adım takip ettik.
Kaya içine kazılarak oluşturulmuş Mardin'in 30 km uzağında Dara antik kentini görmeye gittik.
Orada kenti çok güzel anlatan ve çok güzel resimler çeken Mehmet Kaya ile tanıştık. Onun hikayesi özellikle evinin altındaki sarnıcın hikayesi çok ilginçti.

Bunlarda benim çektiğim pozlar.
2. gün
Sabah otelde yapacağımız kahvaltımızın ardından Tur Abdin bölgesinin merkezi ve Süryani cemaatinin en önemli yerleşimlerinden biri olan Midyat’a ulaşıyoruz.
Midyat’ta birçok diziye ev sahipliği yapan Midyat Konuk Evi’ni geziyoruz. Sizlerin diziler ve filmler ile tanıdığınız Midyat evlerinin en güzel örneklerinin bulunduğu Midyat sokaklarında kısa bir yürüyüş yaptıktan sonra telkari sanatını yakından görüp alışveriş yapabileceğimiz bir serbest zamanımız oluyor.
Alışveriş yapabilmeniz için verilen serbest zaman sonrasında antik çağın ilk yerleşim alanlarından biri olan Hasankeyf’e varıyoruz. Baraj suları altında kalan Hasankeyf in hüzünlü hikayesini dinledikten sonra Hasankeyf’ten yeni şehre taşınan eserlerden Zeynel Bey Türbesi’ni ziyaret ederek bu hüzünlü şehirden ayrılıyoruz.
Mezopotamya’nın kadim şehirlerinden Diyarbakır’a ulaşıyoruz. Buradaki gezimize Anadolu’nun ilk, İslam aleminin 5. Harem-i Şerif’i olan Ulu Camii gezimizle başlıyoruz. İçerisinde taş işçiliği ve ahşap boyama sanatlarının ince zevklerini görebileceğiniz bu güzel eseri gezdikten sonra ‘yaş otuz beş, yolun yarısı eder” şiiriyle tanıdığımız Diyarbakırlı Şair Cahit Sıtkı Tarancı Müze Evi’ni ziyaret ediyoruz. Her mevsim için ayrı kullanım alanları yaratılan bu güzel evde bölge sivil mimarisinin ince örneklerini görerek buradaki gezimizi sonlandırıyoruz. Ardından panoramik olarak dünyanın ayakta kalmış en uzun ikinci surları olan kent surlarında Mardin Kapı’yı, Keçi Burcu’nu ve On Gözlü Köprü ile beraber Dicle Havzası’nı fotoğrafladıktan günü sonlandırıyoruz. Konaklama ve akşam yemeği otelimizde.
Midyat'ta 5000 yıllık şarap geleneğinden gelen şaraplara tadım yaptık ama ne abinin ne benim damak tadımıza uymadı .
Bende çeneme dövme yaptırıp, altın, gümüş takılar aldım.,
Konaklar gez gez bitmezdi o yüzden Mardin ve Midyat'a daha uzun kalmalı gitmeye karar verdik.
Sadece 50 yıl kullanımı olacak olan baraj için Unesco kabul listesini 10/9 nu karşılayan köylerinin suyun altında kalışının hikayesini bölgenin rehberi mümkün olan en esprili biçimde anlattı.
2008 de Tarkan'ın onlar için verdiği konseri anlatmayı daha çok istiyordu.
Hilve kahvesi içtik benim için çok hafif lezzeti vardı.
Diyarbakır surlarından geçerek On gözlü köprüde halay tecrübemizi artırdık.
O kırsallığın içinde on gözlü olmasa da çok sevilirdi, akşam üstü Diyarbakırlılar usul usul akan Dicle'nin kenarında serinliyordu bizde onlara katıldık.
Akşam babanla ben çarşıda gezmeye, abin tesadüfen hafta sonu için orada olan arkadaşı ile buluşmaya çıktı.
Gezelim dedik ama ciğer kebabı yemeden, Diyarbakır burması tatmadan dönmedik.
Sabah tur programına devam ettik.
Bahçedeki kilise sütunları, içerideki tahta işçilik çok ilginç birleşimdi.
El Cezeri'nin ders vermesi, onun güneş saatinin orda olması, Aslan ve Boğa çizimi çok farklı geldi.
"Bu evde ne dolaplar dönüyor"
Sözüne konu olan dolaplı köşklerden olan Şehir Müzesine uğradık.
Dolap avlu ile evin içerisinde dönüyor. İkramları avluya ihtiyaç listesini içeriye taşıyor.
Aşk mektupları da onların altına saklanıyormuştur tabi ki.
Cahit Sıtkı Tarancı gibi Ahmed Arif Edebiyat müzesini de hem ruhumuzu hem ayaklarımızı dinlendirmek için kullandık.
Kale burcuna çıktık, Hevsel bahçelerini izledik. Reyhan hasat ediyorlardı, kale bu kokuyla kuşatılmıştı. Diyarbakır'da, reyhan, gülhatmi, meyan gibi birçok şerbet tüketimi var, ne gördüysek tattık.
Mardin'deki mavi kapı pencerelerden Diyarbakır'da da var. Akrepler, yılanlar renk körüymüş, maviyi kırmızı görürlermiş. Kırmızıdan da uzak durmak isterlermiş. Damdaki yataklar, pencere pervazları kapılar masmavi.
Demir kapı, Diyarbakır surlarının Mardin'e bakan kapısı namı değer, Mardin kapı.
Önünde grupça Mardin kapı şen olur söyledik.
Keçi burcunda da baban Jolly dansı yaptı.
Meğer tüm tura katılanlar biliyormuş bu dansı. Neyse bizim aile baban sayesinde uzaylı kalmadı.
Dengbej deniyor sesleriyle hikaye anlatıcılığı yapanlara. Sanatçı gruba baktı Kürtçe, Arapça bilen olmayacağını anladı, anlar mısınız bilmem dedi,
başladı söylemeye.
Kızı alamamış garibanın öyküsü dedim. Sanatçı, konu ya aşktır ya kan davası gibi sorunlu şeyler dedi.
Diyarbakır Sur içinde dolanıyorduk böyle boyanmış bir ev gördüm Ahura Mazda Zerdüştlerin iyilik tanrısıymış. Büyük dalgaların içinde küçücük çizmiş ama çok ince işlemişti çizen.
Şahmeranı ise karşı duvarın tamamına boyamış bolluk bereket için.
Ben efsanesinden bile korktuğum için saygılarımı sundum ve uzaklaştım.
Hasan paşa hanının tavanı gece açılmıştı ay görünüyordu. Sabah kapalıydı.
Sülüklü han daha yeşillik bir handı, geçmişte hasta ziyaretçiler sülük yapıştırmak için gelirlermiş oraya. Hala yakınlarında sülük satan yerler vardı.
Biz şemmame kavun tohumu almayı tercih ettik.
Her türlü kebapa, şerbete, kahveye, çaya doyduk.
"Buralara kadar gelmişken " ile başlayan cümleler yorgunlukla birlikte artmaya başlasa da gelmişken, Batman'da türküsü, öyküsü olan Malabadi köprüsünü görmeye gittik.
Diyarbakır'dan Adıyaman'a giderken Fırat'ın azgın sularını geçmeyi kolaylaştıran asma köprü yapmışlar Nissibi köprüsü. Kenarında biraz dinlendik üzerimizi değiştirdik. Elbiselerimizi, şortlarımızı çıkarıp yerine eşofmanlarımızı giydik güneş batımı izlemeye Nemrut'a çıkmak için kısmen hazırlandık.
3. gün
Adıyaman’ın Kahta ilçesine doğru hareket ederek Kâhta’ya ulaşıyoruz. Bizleri bekleyen minibüslerimize binerek muhteşem Nemrut Dağı macerasına başlıyoruz. 2000 yıl öncesinin çılgın ve idealist kralı Antiokhos’un Torosların zirvesine yaptırdığı anıt mezarına ulaşmadan önce pek çok antik eser görüyoruz. Sırasıyla Kommagene kraliyet ailesinin kadınlarının anıt mezarı olan Karakuş Tümülüsü’nü Roma askeri mimarisinin dünyadaki en iyi köprü örneklerinden olan Cendere Köprüsü’nü ve Kommagene krallarının yazlık başkenti olan Arsemia kalıntılarını (panoramik) görerek minibüslerimizle 2150m. yükseklikteki Nemrut Dağı’na ulaşıyoruz. (Hava ve yol durumu müsait olduğu takdirde.) Nemrut Dağı’nda doğu ve batı terasları, Zeus-Oramastes, Apollon- Mithras, Herakles-Artaganes, Tanrıça Kommagene/ Fortuna/ Tyche, Kral Antiochos ve koruyucu aslan-kartal heykellerini görerek bir yandan da muhteşem gün batımını (otele varış saatimize göre gün doğumuna da çıkılabilir.) izliyoruz. Ardından otele doğru yolcuğumuz başlıyor.
Bahsi geçen Cendere köprüsünü Adıyaman üniversitesi giriş kapısı olarak kullanmış.
Menengiç ağaçı gördük, aşılanmamış fıstık ağacıymış meğer.
Tümülüs denen mezar tepecikler, başka bir inanç sistemi tabi.
Arslan heykeli çalınmış ama, benim gösterdiğim yerde, üçgen dağ Nemrut olduğu gibi duruyor.
Komageneli Karakuşlar benim evimdeymiş meğer.
Kalliniochos ve Herakles'in tokalaşmasının resmedildiği dev kabartmasının ben delikli taşımı bulduktan sonra hiç anlamı kalmadı.
Dere kenarından sonra bizim aile başka binek arabaya geçtik. Tur grubu minibüs de kaldı.
Dönerken frenlere daha az yük binmesi için bunu yaptılar. Gerçektende dönerken ağırlık kontrolü yapmayan arabalardan yoğun balata kokusu geliyordu.
Önce heyecanımızı ve hızımızı ayarlayamadığımız için nefes nefese kaldık.
Bu poz daiki porsiyon diyormuşsun.
Abinde on porsiyon çiğ köfte siparişi veriyormuş.
Doruktaki heykeller asla göründükleri kadar yalnız krallar değiller. Tam tersi gün doğumundan batımına kadar tepelerinden inmeyen insanlara katlanan Nemrut krallar bunlar.
Dolunaya iki gün kala ben genede günü batırıp dolunayın doğumunu izliyormuşçasına sevinçle tırmandım. Böylece tüm tur grubu benim günün bu vaktine olan düşkünlüğümü ve ailemin buna nasıl sabırla eşlik ettiğini öğrendi.
gün doğumuna da gitmek isterdim. Ama o zaman gece ikide dolmuşlarla yarıya kadar geleceğimiz için ertesi gün Adıyaman'da konaklamak gerektirirdi.
Birde bulutluysa çıkamazsan bir gün daha gerekir.
Gerçekten Adıyaman kendi halinde mütevazı bir kent, bölge halkının dediği gibi
"işi olmayan gitmez"
Kebaplar, çaylar, kahveler en güzelinden devam etti.
Bu arada sen tavuk şiş yiyerek yola devam ettin.
4. gün
Sabah otelde alınan kahvaltı sonrası dünyadaki en önemli bölgesel kalkınma projelerinden biri olan Güneydoğu Anadolu Projesi’nin kalbi Atatürk Barajı’nın devasa gövdesini ziyaret ediyoruz. Buradaki fotoğraf molasının ardından Fırat türküleri eşliğinde otobüsümüzle insanlık tarihinin bilinen en eski tapınağı olan Göbeklitepe’ye gidiyoruz. Dünya arkeoloji tarihini yeniden yazdıran ve tarihin sıfır noktası olarak görülen, aynı zamanda neolitik çağın hac merkezi olarak kabul edilmiş bu alan hakkında rehberimizden bilgiler aldıktan sonra Peygamberler Şehri Şanlıurfa’ya bağlı, ismi “yolların kesiştiği yer” anlamına gelen Harran’a ulaşıyoruz. İlk İslam üniversitesinin de bulunduğu 5000 yıllık geçmişe sahip Harran yerleşkesinde; Harran Üniversitesi (Ulu Cami), kervansaray ve Harran Karınca Evleri göreceğimiz yerler arasında bulunuyor. Öğle yemeği sonrasında gezimize Balıklıgöl ile başlıyoruz. Halil-ül Rahman ve Rızvaniye Camileri, Balıklı Göl, Ayn-el Zeliha Gölü, Hz. İbrahim Peygamber’in doğduğuna inanılan mağara göreceğimiz ve ziyaret edeceğimiz yerler arasında bulunuyor. Gezimizin ardından Bedesten'de serbest zaman veriyoruz. Serbest zamanımızın ardından otelimize geçiyoruz. Konaklama otelimizde dileyen misafirlerimiz yöresel eğlenceye katılabilirler.

Teknik özelliklerinden çok ben kenarına varınca tanıdık gelen nemi hissettim.
Bunca kıraçlığın içinde kilometrelerce Tütün tarlası yerini beyaz topraklardaki fıstık ağaçlarına bıraktı.
Atatürk barajının ziraate olan etkisini gördük.
Grubun çoğu Göbeklitepe'yi merakından katılmıştı bu geziye.
Urfa göbeklisini bulamadık ama çok farklı bir enerjisi olduğunu söyleyebilirim.
Şu benim ters D , düz D diye anladığım H imiş. Gözümle görmüş oldum.
Nerden benim oluyor dersen rüyamda görmüştüm
Ama ben ne anlamışım rehberimiz ne söylüyor?
Birde o tepede kuzuları çok doğursun, gelini, kızı çocuk aramasın diye durumunu anlatmaya geldiği bir zeytin ağacı vardı.
Bende ona" bunca insanın talebini dinlemeye iyi dayandın "diyerek nazar boncuğu taktım.
Vajinamsı delikli kolları herhalde doğurganlığı çağrıştırdı insanlara.Sarılınca ağaca, içinde Susurluk ayranı varmış gibi hissettim köpük köpük.
Bazı ağaçlarda lökür lökür su sesi hissederim.
Bazılarında sızıl sızıl yukarıya çıkan su hissederim.
Yıllardır her gördüğü ağaca kim sarılsa bir şeyler hisseder.
Adı gibi har ile karşıladı Harran bizi. Yukarıdan yağan sıcak topraktan sıçrıyordu üzerimize.
Ağanın evi azıcık serinlemek için iyiydi ama hangi eş o küçücük odalarda durur bilemedim. Hem de onlarca eşten bahsedildi. Erkeklerin ses tonları bana çok nazik Türkçeleri çok özenli geldi.
Rehber dedi ki " Türkcell reklamında Lo lo Mahsun diye bağıran yüzü dövmeli kadın benim annemdir. Ağanın sekizinci eşidir."
Kolonyalar, deve tüyü şallar, soğuk- sıcak içecekler satmaya çalışan ağa gelinleri güzeldiler.
Çok parfümlü geldiği için almadım ama "EL ruha" marka kolonyalardı.
O bölge aslında ticaret yolu olduğu için tarihte de parfümcülük varmış.
Akşam sıra gecesine kim gelmedi dersin. Sen tabi ki, kebap yemediğin, oynamaktan hoşlanmadığın için gelmeme hakkına saygı duyduk.
Çok iyi müzik vardı.
Birde" daha önce hiç acı yememişiz" dedik.
5. gün
Otelde aldığımız kahvaltı sonrası gezimize kelaynak kuşlarıyla ünlü Birecik ile başlıyoruz. Koruma altındaki kelaynak kuşlarını gördükten sonra ‘siyah gül’ denince aklımıza ilk gelen ve yakın zamanda Fırat Nehri üzerinde kurulan Birecik Barajı’nın suları altında kalan Halfeti’ye varıyoruz.
Dileyen misafirlerimizle teknemize binerek (Ekstra ) baraj gölü üzerinde yapacağımız gezi sırasında Rum Kale ve su altında kalan köylerden biri olan Savaşan Köyü’nü de görüyoruz.
Ardından düşman işgali sırasındaki şanlı direnişiyle 1927 yılında “Gazi” unvanı alan Gaziantep gezimize başlıyoruz. İlk olarak dünyanın en zengin mozaik müzelerinden birisi olan Zeugma Mozaik Müzesi’ne gidiyoruz. Roma İmparatorluğu’nun doğudaki en önemli kentlerinden biri olan Zeugma’dan çıkartılan zengin mozaik koleksiyonunda pek çok mitolojik hikâyenin izini sürüyoruz.
Müzeyi gezdikten sonra öğle yemeğimizde Antep mutfağının en leziz yemeklerini yiyerek gezimize devam ediyoruz. Eski şehirde yapacağımız yürüyüş turunda, şehrin merkezini oluşturan Kale’yi, Antep’in en eski ve köklü ailelerinden birisi olan Göğüş ailesinin eski evi olan Mutfak Müzesi’ni görüyoruz.
Müze gezimizin ardından yapacağımız yürüyüşle pek çok tarihi han, cami ve çarşıyı görerek Bakırcılar Çarşısı’na ulaşıyoruz. Verilen serbest zamanda dileyen misafirlerimiz 1635 yılından beri kahvehane geleneğini sürdüren ve ülkemizdeki en eski kahvehanelerden biri olan Tahmis Kahvesi’nde melengiç kahvesinin tadına bakabilirler. Serbest zaman sonrasında Antakya’ya doğru hareket ediyoruz. Konaklama ve akşam yemeği otelimizde.
Kara gül mevsimi bittiği için kurusuna dokuna biliyoruz.
Göbeklitepe de çekilen "Atiye" dizisinden Halfeti'de çekilen "Eşkiya "filmine geçiş yapıyoruz.
Birecik barajı sebebiyle su altında kalan Halfeti'de tekne turu yaptık. Her tekne turunda olduğu gibi tur Erik dalı gevrektir ile bitti.
Kaç gündür nerede türkü dinlediysek ister Arapça, ister Kürtçe, son parça Erik dalı oldu.
Müzenin en ilginç mozaiği İskelet mozaiğin de "Neşeli ol hayatını yaşa" yazıyormuş.
Çarşıda düzenlenmiş hali çok eğlenceliydi.
Meşhur çingene mozaiği Paris Louver müzesindeki Monalisa tablosuyla aynı etkiyi yaptı. Hayal ettiğimden küçüktü.
Gaziantep çarşı renkleri ürünleriyle keşke kamyonla gelmek mümkün olsa dedirtti.
o kadar otantik şeyi alıp ne yapacağım o kısmı ayrı tabi ben bakır bilezik almayı tercih ettim.
Büyüklerimin "yel bileziği "dediğinden.
Fiyat lezzet kıyaslamasında fiyat çok yukarıda geldi.
6. gün
Otelde aldığımız kahvaltı sonrası gezimize, ‘dinlerin ve dillerin şehri’ denilen Antakya’da dünyanın en büyük mozaik müzelerinden biri olan Hatay Arkeoloji Müzesi ile başlıyoruz. Müze gezimiz sonrasında Hristiyanlık kelimesinin ilk telaffuz edildiği yer diye bilinen St. Pierre Kilisesi’ni ziyaret ediyoruz. Devamında Anadolu’da yapılan ilk camii olan ve içerinde Hz. İsa’nın havarilerinden Yahya, Yunus, Şem'un-ı Sefa ve Yasin Suresi’nde adı geçen Habib-i Neccar’ın da kabrinin bulunduğu Habib Neccar Camii’ni ziyaret ediyoruz.
Camii ziyaretimizin ardından Eski Antakya Evleri’ni göreceğimiz sokaklarda yürümeye başlıyoruz. Katolik, Ortodoks kiliselerini ziyaret edip (ziyarete açık olduğu takdirde kiliseleri görebiliriz.),
Antakya’nın modern halini bize unutturacak olan Uzun Çarşı’ya giriyoruz. Çarşı gezimizin ardından eski dönemlerde Antakyalı zenginlerin yazlık mevkii olarak kullandığı ve çağlayanlarından su kanallarıyla şehre su getirilen Harbiye’yi (Defne) geziyoruz.
Havalimanı’na gidiyoruz. Havaalanında Check-in işlemlerimizi yaparak Türk hava yollarına ait Hatay / İstanbul uçağıyla turumuzun sonuna geliyor ve bir başka Jolly Tur organizasyonunda görüşmek dileğiyle sizlerle vedalaşıyoruz.
Antakya'ya yeniden gitmek için lezzetli yemeklerin yanında Arkeoloji müzesini geniş geniş gezmekte var.
Şuppiluliuma bi tanıdık geldi. Bizimki biraz yorgun bakıyordu sadece.
Anadolu'yu kıtlıktan kurtardığı için minnetle andık.
Seneca felsefeci düşünür. Kültür turunu bitirmek için çok doğru yerdi burası.
Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satıIır.**Başlayan her şey biter.**Büyük bir servet, büyük bir köIeIiktir.**Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir Iütuftur.**Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanlar vardır ama güneş her gün yeniden doğar.**Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler!**Yaşıyorsak, hala umut var demektir.**Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir.* Ben tam böyle yaşıyorum*Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek.**Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanların intikamıdır.**Ey hayat senin bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir.**Unutma ki, birlikte olduğun insanın geçmişini kurcalamak, onunla kurmayı düşündüğün geleceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.**İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkmayın; çünkü kaybedilmesi gerekenler, en önce kaybediImeIidirIer.**Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge buIamaz.**Hafif acılar konuşabilir ama, derin acılar dilsizdir.*
ÖLÜM HER ŞEYİ EŞİT KILAR .. tüm sözlerini uzun uzun düşünmek istiyorum.
Kuruluş kiliseleri böyledir. Şehrin en yükseklerindedir. Antakya'da da öyleydi güzel şehir manzarası vardı St. Pierre Kilisesinde.
Habibi Neccar cami ve türbesinde dualarımızı ettik tabi ki. Bizim için her kapı aynı yere açıldığı için her yerde dua edebiliyoruz.
Asi nehrinin boz bulanık akışını izledik.
Bu seyahatte hiç kötü, bayat çay içmedik. Hiç kahvesi az olduğu için kahve ruhu olmuş dediğimiz kahve içmedik.
Ama bu kafede içtiğimiz demleme Türk kahvesi bence en güzel kahveydi. İkinci sırada Diyarbakır Sülüklü Han gelir.
O kadar güzeldi ki abine övdüm şöyle güzel, böyle güzel oda sonunda bırakda tadayım dedi.
Unuttum ona ayırmayı. Tekrar gidersek mutlaka yeniden içmek isterim.
Sen poz için kapıya vurur gibi yaptığında gerçekten kapıyı tıklattın.
İçerden "kim o ?" diye seslendiklerinde nasıl koşup gelişin vardı anlatamam çok komikti.
Hatay'ın daracık yollarında gezindik.
Harbiye 'de dinlenmeye çok ihtiyacımız varmış.
Tur rehberimiz Yunus Yıldız Beydi.
Fıstık ağacı gören köylü pozuna hepimiz gönüllü olduk.
Hatay hava alanından uçağa bizi ayın en cömert hali uğurladı.
Pozdaki uyumdan da anlaşıldığı üzere tur arkadaşlarımızla uzun süre görüşecek programlar içindeyiz.
Aaa Hatay'a gitmeden önce dondurma yemeğe Kahramanmaraş'a gittiğimizi, nefis kurabiyeler yediğimizi de yazmalıydım.

























































